11 Aralık 2012 Salı

“Dağlar Seni Siyanürle Delerim"


Altın Madenleriyle ilgili haberlere bir göz atalım:
Dağın altını üstüne getirecekler.
Dağları siyanürle eritecekler.
Bir gram altın için bir ton toprağı kirletecekler.

Sadece gazetelerden konuyu takip eden bir kişinin gözünde şöyle bir manzara canlanır. Siyanür dolu dev tankerlere bağlı yangın söndürme hortumlarıyla dağlara siyanür sıkılıyor. Maalesef madencilik konusunda yeterince bilgi sahibi olmayan gazeteciler dolduruşa gelip bu manşetleri atabiliyor.

Bir kere siyanür maden çıkarılırken kullanılmıyor. İçinde altın cevheri olan kayaçlar kepçelerle çıkarılıyor. Sonra bu hafriyat izolasyonu olan havuzlara ya da kapalı tanklara alınıyor. 100 litre suya yaklaşık 3 litre siyanür ekleniyor ve bu sıvı karışımı yığının üzerine damla damla damlatılıyor.
Ayrıca sözüne ettiğimiz siyanür, binbir gece masallarında kötü kalpli kraliçenin insanı anında öldüren minik şişesindeki zehir gibi bir şey değil. Altın ile insanın ortak bir yönü var ki; o da siyanürün PH değeri 10’un altına düştüğünde altına da insana da zarar veriyor. Çünkü siyanür sıvı halden gaz haline geçiyor. Bu nedenle altın madencisi altını elde edebilmek için siyanürün PH değerini 10’un üstünde tutuyor. PH’ı 10’un üzerinde olan siyanür insana da zarar  vermiyor.

Bir gram altın için bir ton toprağı kullanma iddiasına gelince. Bir kere maden toprakta olmaz kayalarda olur. İkincisi; evet bir ton kayadan bir gram altın çıkar. Ee, zaten altın bu yüzden değerlidir ya. Bir ton kayanın tümü altın olsaydı kimse dönüp yüzüne bakmazdı.

27 Kasım 2012 Salı

Haftanın Maden Karşıtı - Hasan Ören

Meclis Kürsüsünden madenlerle ilgili sarf ettiği yanlış rakam ve ifadelerle toplumu yanıltmaya çalışması nedeniyle Hasan Ören'i Haftanın Maden Karşıtı ilan ediyoruz.

Doç. Dr. Selçuk Özdağ'ın Hasan Ören'e cevabı

Haftanın Maden Dostu - CHP Milletvekili Veli Ağbaba


Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından cevaplanması isteğiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde "Çevre Düzeni Planı'nn yerinde incelenerek hazırlandığı' belirtmiş olmasına rağmen,  planda, madenleri ile ünlü Hasançelebi Belediyesi'nde neden tarım ve hayvancılık öngörüldüğünü soran CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'yı Haftanın Maden Dostu ilan ediyoruz.

İlgili haber..

19 Ekim 2012 Cuma

Madencilerin de Bir TOKİ’si Olsa


Kafamızı çevirdiğimiz heryerde bir TOKİ tabelası görmek mümkün. Türkiye’nin tamamı bir şantiyeye dönmüş durumda. Her yerde devasa bloklar yapılıyor.

İktisat bilimiyle az çok uğraşan herkes yükselen binaların ekonominin kötüye gideceğinin işareti olduğunu bilir.
Sağlıklı bir ekonomide para sürekli aktiftir. Yani el değiştirir. Bir yerde yığılmaz. Birikmez.
Yastık altı denilen yatırım neden bir ülke ekonomisi için zararlı? Parayı aktif döngüden çıkarıp pasif bir duruma çevirdiği için.
İnşaat da ekonomiden parayı emiyor ve mütehitlerin kasalarında şişkinliğe neden oluyor. Mütahit bu parayla üretim yapsa yine tıkanma olmayacak. Ancak yatırım yapma eğilimi göstermiyor. Çünkü inşaat işinden zahmetsiz, risksiz çok tatlı para kazanıyor. Niye gidip sermayesini başka bir işe yatırsın? Tabii ki yine inşaat işine yatırıyor. Kasalar daha da şişiyor.

Türkiye’nin pek çok parlak iş adamının gözü bu parıltıyla kamaşıp başka sektör göremez oluyor. Başka bir iş kolunda dünya çapında markalar çıkarabilecek birikime ve organizasyon becerisine sahip patronlar inşaat sektöründe köreliyor.

Türkiye’nin serveti şehrin çevresine dikilen beton kulelere yatırılıyor. 3 odalı evi olan, 4 odalı ev almak için varını yoğunu seferber ediyor. Açık havuzlu sitede oturan kapalı havuzu da olan site için banka kredisine giriyor. Arzular, istekler kabartılıyor, ihtiyaçlar manipüle ediliyor ve ortaya iştahlı bir talep canavarı çıkarılıyor.

Bu cazibe merkezi devletin de gözünü kamaştırmış olacak ki TOKİ sadece orta gelirlilere ev yapan bir kurum olmaktan çıktı adeta inşaat sektörünün yakıtı devletten lokomotifi, buz kırıcısı oldu. TOKİ, devletin gücüyle inşaat sektörüne alan açıyor, cesaret veriyor, iş veriyor.

Devletimiz inşaat sektörüne gösterdiği ilginin onda birini madenciliğe gösterse; Türkiye gerçekten zenginleşir, 3 odalı evde oturanın 4 odalı ev talebi daha da meşru bir talep olurdu.

Halbuki Türkiye’de madencilik yapmak isteyen yerli sermaye bir göle atılıyor. Yüzüp kıyıya çıkabilirsen ne iyi. Yoksa boğuluyorsun. Bir yatırımcı her türlü yasal yükümlülüğü yerine getirse de yerel medya kampanyası ile milyonlarca dolarlık yatırımı boşa gidebiliyor.  Bu durum yerli sermayeyi madencilik işine girmekten alıkoyuyor. Ya yabancı sermayeye kalıyor ya da o bölgede madencilik akamete uğruyor. Keşke TOKİ gibi bir kurum madencilerin önüne düşse, yolları açsa, madencilikle uğraşanları cesaretlendirse, desteklese. Biz de çok sevdiğimiz işimizi yapabilsek. Türkiye kazansa.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Haftanın Maden Dostu - Kızılelma Köyü Sakinleri

Ağı Dağındaki altın arama çalışmalarını destekledikleri için Kızılelma Köyü sakinlerini Haftanın Maden Dostu seçiyoruz.

12 Ekim 2012 Cuma

Havuzdaki Cari Açık

Ekonomi iyiye gidiyor, GSMH büyüyor. Kişi başına düşen yıllık gelirde sınıf atlıyoruz. Biz dünyanın en büyük 16. Ekonomisiyiz.
Bu tatlı sözleri acı biberle kesen şöyle bir cümle geliyor arkadan mutlaka: Ancak büyüyen cari açık geleceğimizi tehdit ediyor. Cari açık; kredi kartı borcunu kredi kartından çekilen avansla kapatmaya benziyor. Kredi kartıyla iyi yaşıyorsun ancak gelirin borcu kapatmaya yetmiyor. Sen de başka bir kredi kartından nakit avans çekip borcunun asgarisini ödüyorsun. Sonu iflas, sonu bataklık.

Biz Türkiye’de her yıl üreterek, ihracat yaparak kazandığımızdan daha fazlası ithalat ile dışarıya çıkıyor.

Tüm sınavlarda çıkan ve ‘ne işimize yarayacak kardeşim! Büyüyünce poolman mi olacağız?’ diye söylendiğimiz havuz problemi bu sefer gerçekten işe yarayacak. cari açık meselesini iyice anlamamızı sağlayacak. Dolu bir havuza saatte 100 litre su akmaktadır. Havuzun altındaki delikten ise saatte 120 litre kaybedilmektedir. Bu havuza ne zaman atlarsan kafa üstü betona çakılırsın?

Sorunun cevabını tam olarak hesaplamak için vakit kaybetmeyelim ama eninde sonunda çakılırsın bu bir gerçek. Giren su ile çıkan su arasındaki 20 litre su cari açıktır. Uzun bir süre havuzda yüzersin, serinlersin ama gün gelir havuzda bir damla su kalmaz.

Türkiye’nin cari açığı madencilikle kapanır hatta fazla vermeye bile başlar. Çünkü havuzun deliğini maden ithalatı büyütüyor.

28 Eylül 2012 Cuma

Maden Yerinde Ağırdır


Madenciliğin kendine has kuralları var. Örneğin; pamuğu Adana’da toplayıp Bursa’da, Denizli’de iplik ve kumaş haline getirebilirsiniz. Ancak madeni çıkarıldığı yerde işlemek zorundasınız. İçinde cevher olan kayaçları bir bölgeden elde edip üretim aşamasını daha elverişli bir yerde yapmak için göze almanız gereken taşıma maliyetleri, elde ettiğiniz madenin ekonomik değerini aşar. Ayrıca taşımadan kaynaklanacak karbon salınımı ve fosil yakıtı tüketiminin çevreye maliyeti madenin çıkarıldığı yerde işlenmesinin maliyetini geçer.

Anlatmak istediğimiz şey madencilikte hesaplar 2+2 =4 şeklinde yapılamayacağı. Sadece iyi madenci, jeolog yetiştirmek çözüm değil. Maden ekonomisi de ekonomi disiplini içinde özel bir dal olmalı.

İste o zaman parmak hesabı yaparak madencilik konusunda ahkam kesenlere de madenciliğe yatırım yapmayı düşünürken aynı parmak hesabını yapanlara da bilimsel veri üretilebilir.

14 Eylül 2012 Cuma

Zamanında Çıkarılmayan Maden Maden Değildir

Tarihsel süreçte bir madenin önemi artar ya da azalır. Antik çağlarda ilk büyük medeniyetler mermer, demir ve bakır madenlerinin yoğun olduğu yerlerde kurulurken 18. Yüzyılda sanayileşme devrimiyle birlikte doğan yoğun enerji ihtiyacı kömür yataklarına yakın yerleşim bölgelerini cazibe merkezi haline getirmiştir.

Teknolojik gelismelerle birlikte altın, platin...vs gibi madenler öne çıkmaya başlamıştır. Madencilik yapmanın yatırım ve işletim maliyetleri oldukça yüksektir. Madencilik yapmak büyük sermaye gerektirir. Bu nedenle madenler ekonomik değerinin en yüksek olduğu zamanda çıkarılması gerekir.

Türkiye’de bazı yetkililerin açıklamalarında madenlere yastık altı birikimi gibi bakıldığına şahit oluyoruz. Bu çok yanlış bir bakış açısı.

Düşünün; yastık altında 100 bin Alman Markı saklıyorsunuz. Bu birikiminiz bugün beş kuruş etmez. Çünkü Almanya’nın Avrupa ortak para birimine geçmesiyle bu para tedavülden kalktı.

Örneğin 13. Yüzyılda petrol yatakları hiç para etmiyordu. Hatta kötü kokan bataklıklar olarak bakılan bu yerlerden uzak duruluyordu. Petrolün enerjiye dönüştürülmesinin keşfedilmesiyle birlikte bu bataklıkların sahipleri dünyanın en zengin insanları oldular.

Yarın bir gün soğuk füzyon bulunduğunda, enerjide paradigma değiştiğinde petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtların hiç bir değeri kalmayacak.

Bu nedenle rahatlıkla ifade edebiliriz ki ‘Bırakalım yerin altında dursun. Nasıl olsa bir yere kaçmıyor. Daha sonra çıkarırız. Daha iyi yöntemler bulunduğunda çıkarırız’ diyenler tam olarak saçmalıyor.

Siz o yöntemlerin gelişmesini beklerken; bugün ekonomik değeri olan madeniniz yarın ise yaramaz kayaçlar olabilir. Bu hoyratlığımızın Türkiye’nin geleceğine çıkaracağı faturanın hesabını vermek o zaman çok zor olur.

7 Eylül 2012 Cuma

'Maden Olan Yerde Ot Bitmez’ mi?


Madenlerin nasıl oluştuğunu konuyla hiç ilgisi olmayanların da anlayabileceği şekilde açıklayalım. Her hikayenin başlangıcında olduğu gibi dünyamız bir toz bulutuydu.
Şu anda üzerinde gezdiğimiz yer küre erimiş bir haldeydi. Madenler de karışık olarak bu eriyik içindeydi. Zamanla dünyanın dış kabuğu soğumaya başladı. Kabuğun altındaki iç güçler ile kabuğun üstündeki rüzgar, su ve buz gibi dış güçlerin etkisiyle dünya şekillenmeye başladı. Dünya oluşurken; kıtaların birbirine çarpmasıyla oluşan depremler, yer kürede ortaya çıkan kırıklar yer kabuğu altındaki magmayı da hareket ettiriyordu. Tüm bu tektonik ve magmatik olarak adlandırabileceğimiz olaylar, eriyik halde bulunan maden minerallerini belirli bölgelerde birikmesini sağladı.
Aslında bir avuç toprakta her türlü madene ait mineral vardır. Ancak bunun ekonomik değeri olabilmesi için bu miktarın belli bir oranın üzerinde olması gerekir. İşte yukarıda anlatmaya çalıştığımız olaylar sayesinde bazı yerlerde bazı minaraller birikti. Bu birikimin olduğu yerlere maden yatakları diyoruz.

Madenler ile coğrafi olayların yakın ilişkisi nedeniyle fay hatlarında, dağlık bölgelerde, dere yataklarında yani coğrafi oluşumların yoğun olduğu yerlerde madenlere daha çok rastlanmaktadır. Tarih boyunca şehirler de maden yataklarının yoğun olduğu yerlerde kurulmuş ya da madene yakın olan şehirler kalıcı olmuş, büyümüştür.

İsmet İnönü’nün saçı olmadığı için kendisine takılan bir kişiye ‘maden olan yerde ot bitmez’ sözü o anki durumunu kurtarsa da maden disiplini açısından bilimsel bir geçerliliği yoktur. Çünkü madenlerin sadece çorak ve verimsiz alanlarda olması söz konusu değildir. Aksine dünyanın pek çok ülkesinde madenler ormanlık, bölgelerde, tarım havzalarında bulunmaktadır.