28 Eylül 2012 Cuma

Maden Yerinde Ağırdır


Madenciliğin kendine has kuralları var. Örneğin; pamuğu Adana’da toplayıp Bursa’da, Denizli’de iplik ve kumaş haline getirebilirsiniz. Ancak madeni çıkarıldığı yerde işlemek zorundasınız. İçinde cevher olan kayaçları bir bölgeden elde edip üretim aşamasını daha elverişli bir yerde yapmak için göze almanız gereken taşıma maliyetleri, elde ettiğiniz madenin ekonomik değerini aşar. Ayrıca taşımadan kaynaklanacak karbon salınımı ve fosil yakıtı tüketiminin çevreye maliyeti madenin çıkarıldığı yerde işlenmesinin maliyetini geçer.

Anlatmak istediğimiz şey madencilikte hesaplar 2+2 =4 şeklinde yapılamayacağı. Sadece iyi madenci, jeolog yetiştirmek çözüm değil. Maden ekonomisi de ekonomi disiplini içinde özel bir dal olmalı.

İste o zaman parmak hesabı yaparak madencilik konusunda ahkam kesenlere de madenciliğe yatırım yapmayı düşünürken aynı parmak hesabını yapanlara da bilimsel veri üretilebilir.

14 Eylül 2012 Cuma

Zamanında Çıkarılmayan Maden Maden Değildir

Tarihsel süreçte bir madenin önemi artar ya da azalır. Antik çağlarda ilk büyük medeniyetler mermer, demir ve bakır madenlerinin yoğun olduğu yerlerde kurulurken 18. Yüzyılda sanayileşme devrimiyle birlikte doğan yoğun enerji ihtiyacı kömür yataklarına yakın yerleşim bölgelerini cazibe merkezi haline getirmiştir.

Teknolojik gelismelerle birlikte altın, platin...vs gibi madenler öne çıkmaya başlamıştır. Madencilik yapmanın yatırım ve işletim maliyetleri oldukça yüksektir. Madencilik yapmak büyük sermaye gerektirir. Bu nedenle madenler ekonomik değerinin en yüksek olduğu zamanda çıkarılması gerekir.

Türkiye’de bazı yetkililerin açıklamalarında madenlere yastık altı birikimi gibi bakıldığına şahit oluyoruz. Bu çok yanlış bir bakış açısı.

Düşünün; yastık altında 100 bin Alman Markı saklıyorsunuz. Bu birikiminiz bugün beş kuruş etmez. Çünkü Almanya’nın Avrupa ortak para birimine geçmesiyle bu para tedavülden kalktı.

Örneğin 13. Yüzyılda petrol yatakları hiç para etmiyordu. Hatta kötü kokan bataklıklar olarak bakılan bu yerlerden uzak duruluyordu. Petrolün enerjiye dönüştürülmesinin keşfedilmesiyle birlikte bu bataklıkların sahipleri dünyanın en zengin insanları oldular.

Yarın bir gün soğuk füzyon bulunduğunda, enerjide paradigma değiştiğinde petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtların hiç bir değeri kalmayacak.

Bu nedenle rahatlıkla ifade edebiliriz ki ‘Bırakalım yerin altında dursun. Nasıl olsa bir yere kaçmıyor. Daha sonra çıkarırız. Daha iyi yöntemler bulunduğunda çıkarırız’ diyenler tam olarak saçmalıyor.

Siz o yöntemlerin gelişmesini beklerken; bugün ekonomik değeri olan madeniniz yarın ise yaramaz kayaçlar olabilir. Bu hoyratlığımızın Türkiye’nin geleceğine çıkaracağı faturanın hesabını vermek o zaman çok zor olur.

7 Eylül 2012 Cuma

'Maden Olan Yerde Ot Bitmez’ mi?


Madenlerin nasıl oluştuğunu konuyla hiç ilgisi olmayanların da anlayabileceği şekilde açıklayalım. Her hikayenin başlangıcında olduğu gibi dünyamız bir toz bulutuydu.
Şu anda üzerinde gezdiğimiz yer küre erimiş bir haldeydi. Madenler de karışık olarak bu eriyik içindeydi. Zamanla dünyanın dış kabuğu soğumaya başladı. Kabuğun altındaki iç güçler ile kabuğun üstündeki rüzgar, su ve buz gibi dış güçlerin etkisiyle dünya şekillenmeye başladı. Dünya oluşurken; kıtaların birbirine çarpmasıyla oluşan depremler, yer kürede ortaya çıkan kırıklar yer kabuğu altındaki magmayı da hareket ettiriyordu. Tüm bu tektonik ve magmatik olarak adlandırabileceğimiz olaylar, eriyik halde bulunan maden minerallerini belirli bölgelerde birikmesini sağladı.
Aslında bir avuç toprakta her türlü madene ait mineral vardır. Ancak bunun ekonomik değeri olabilmesi için bu miktarın belli bir oranın üzerinde olması gerekir. İşte yukarıda anlatmaya çalıştığımız olaylar sayesinde bazı yerlerde bazı minaraller birikti. Bu birikimin olduğu yerlere maden yatakları diyoruz.

Madenler ile coğrafi olayların yakın ilişkisi nedeniyle fay hatlarında, dağlık bölgelerde, dere yataklarında yani coğrafi oluşumların yoğun olduğu yerlerde madenlere daha çok rastlanmaktadır. Tarih boyunca şehirler de maden yataklarının yoğun olduğu yerlerde kurulmuş ya da madene yakın olan şehirler kalıcı olmuş, büyümüştür.

İsmet İnönü’nün saçı olmadığı için kendisine takılan bir kişiye ‘maden olan yerde ot bitmez’ sözü o anki durumunu kurtarsa da maden disiplini açısından bilimsel bir geçerliliği yoktur. Çünkü madenlerin sadece çorak ve verimsiz alanlarda olması söz konusu değildir. Aksine dünyanın pek çok ülkesinde madenler ormanlık, bölgelerde, tarım havzalarında bulunmaktadır.